Eşitsizlik, insanlığın varoluşu kadar eski bir olgudur. Modern dönemin getirdiği sermaye dağıtımındaki eşitsizlik, toplumsal kaynaklara ulaşımda ciddi engelleri beraberinde getirmiş ve bireylerin eşitsiz durumlarının da altını çizmiştir. Bu nedenle eşitsizlik kavramı, modern dönemleri açıklamak için kullanılan en işlevsel kavramlardan biridir.
Modern bir bilim olan sosyolojinin kurulduğu ilk dönemlerden itibaren eşitsizlik hep gündemde olmuş, toplumsal tabakalaşma, sınıf, statü gibi kavramlarla ekonomik, sosyal, kültürel, politik yanları tartışılagelmiştir. Sosyolojinin önemli bir konusu olan eşitsizlik, genel sosyolojik paradigma değişimlerinden de etkilenmiştir. Makro sosyolojik paradigma çerçevesinde tartışılagelen sınıf, toplumsal tabakalaşma ve statü gibi eşitsizlik biçimleri, mikro sosyoloji çerçevesinde dönüşmüş ve eşitsizliği tanımlamak için yeni kavramlara ihtiyaç duyulmuştur. Mikro sosyoloji bağlamında bahsi geçen bu yeni kavramlar dezavantajlılık, kırılganlık, yaralanabilirliktir.
Dezavantajlılık ve dezavantajlı gruplar ise sosyal hizmet mesleğinin görünür olmaya başlamasıyla birlikte üzerinde daha çok düşünülür ve konuşulur olmuştur. Sosyal hizmetler, sosyal devlet anlayışının bir sonucu olarak toplumda genele kıyasla yaşam koşulları, kaynaklara ulaşım, üretim ve tüketime oldukça kısıtlı bir katılım sağlayan kişilerin hayat standartlarını yükseltmeyi amaçlar. Kırılganlık ve yaralanabilirlik kavramları da dezavantajlılık ile benzer bir paydaya dayanır. Dezavantajlılıktan farklı olarak tüm insanların ortak bir kırılganlık ve yaralanabilirliğinin var olduğu iddia edilse de bazı insanların diğerlerine nazaran daha yaralanabilir ve kırılgan olduğu özellikle ülke ve dünya genelinde yaşanan son afetlerden sonra daha görünür olmuştur.
Bu çalışma, literatür tarama yöntemine dayalı olarak yüzyıllardır varlığını sürdüren bir gerçeklik olan eşitsizliği, farklı bir bağlamda alternatif kavramlarla tartışmayı amaçlamaktadır.
Inequality is a phenomenon as old as the existence of humanity. The inequality in capital distribution brought about by the modern period has brought serious obstacles in accessing social resources and underlined the unequal situation of individuals. Therefore, the concept of inequality is one of the most functional concepts used to explain modern periods.
Since the early days of sociology, which is a modern science, inequality has always been on the agenda, and its economic, social, cultural and political aspects have been discussed with concepts such as social stratification, class and status. Inequality, which is an important subject of sociology, has also been affected by general sociological paradigm shifts. The forms of inequality such as class, social stratification and status, which were discussed within the framework of the macro sociological paradigm, have been transformed within the framework of micro sociology and new concepts have been needed to define inequality. These new concepts mentioned in the context of micro sociology are disadvantage, vulnerability and lacerability
Disadvantageous and disadvantaged groups, on the other hand, have been more thought and talked about as the social work profession has become visible. As a result of the social state understanding, social services aim to raise the living standards of people who have a very limited participation in living conditions, access to resources, production and consumption compared to the general public. The concepts of vulnerability and lacerability are based on a similar denominator with disadvantage. Although it is claimed that all people have a common vulnerability and lacerability, unlike disadvantage, it has become more visible that some people are more vulnerable and vulnerable than others, especially after the recent disasters in the country and the world.
Based on the literature review method, this study aims to discuss inequality, a reality that has existed for centuries, with alternative concepts in a different context.