Estetik kavramı, Antik dönem düşünürleri Platon ve Aristoteles tarafından ‘mimesis’ kavramıyla fakat farklı bir bağlamda ilişkilendirilmiştir. Antik Yunan filozoflarından olan Aristoteles modern estetiğin temellerini atmış olduğu Poetika (M.Ö. 335) yapıtında sanat eseri deneyimindeki duygu ve anlayış üzerine yoğunlaşarak, sanat hakkındaki fikirlerini mimesis (taklit) kavramına dayandırmıştır. Ortaçağ estetiğinde St. Augustinus; insan bedeninin güzelliğinin ele alındığında her şeyin sayısal bir düzen içinde yerli yerinde olduğunu, beden hareketlerinin güzelliğinin ele alındığında ise bu hareketlerin sayılara dayanan bir zamanlaması olduğunu söyleyerek düzenin güzelliği üzerinde durmuştur. Büyük keşif ve gelişmelerin yaşandığı Rönesans döneminde gördüklerini ideal bir biçimde yansıtma tutumu içerisinde olan sanatçılar “ideal güzellik” anlayışını benimseyerek estetik kavramıyla ilişkilendirmişlerdir. Maniyerizm’de ise Rönesans’ın “estetik olan; güzeldir, güzel olan; ideal ölçüde, hümanist ve doğru olandır” savı yıkılmıştır. Rokoko’da zarafetle temsil bulan estetik, Barokta ise natüralist gerçeklikle ele alınan bir yaklaşım olmuştur. Sonrasında Neo-Klasik anlayış; bu iki estetik görüşü reddeden bir tavırla antikitenin estetiğine yönelmiştir. Dışavurumcular ise sanatı duygusal histerik durumlarla ilişkilendirilmiş ve duygu durumlarının gözetiminin referans alındığı bir estetik anlayış ortaya koymuşlardır. Daha sonra estetik olan kimi zaman doğaya ait olanla, kimi zaman ise savaş karşıtı propaganda afişleriyle ilişkilendirilecek kadar geniş bir skalaya sahip olmuştur ve izleyicisi ile kavramlar üzerinden iletişim kurmuştur. Artık salt kavramsal estetiğin amaç edinildiği ve güzel/çirkin, estetik/anti estetik dikotomilerinin çöktüğü ve imkânsızlaştığı eserlere rastlanan bir dönem başlamıştır.
The concept of aesthetics was associated with the concept of 'mimesis' but in a different context by Plato and Aristotle, the thinkers of Ancient Age. Aristotle, one of the ancient Greek philosophers, based his artistic ideas on the concept of mimesis (mimicking) by focusing on the feeling and understanding in the experience of work of art in his work called Poetika (335 BC), which laid the foundations of modern aesthetics. In aesthetics of Medieval Age, St. Augustinus stated that when the beauty of the human body is taken into consideration, everything is in a numerical order and in place and when the beauty of body movements is taken into consideration, these movements have a timing based on numbers, and emphasized the beauty of order. In the Renaissance period, which was the age of great discoveries and developments, the artists, who had an attitude of reflecting what they saw in an ideal way adopted the concept of "ideal beauty" and associated it with the concept of aesthetics. In Mannerism, the argument of the Renaissance, which was "the one that is esthetic is beautiful, the one that is beautiful is ideally humanist and righteous" was destroyed. Aesthetics, which was represented by grace in Rococo, became an approach dealt with naturalistic reality in Baroque. Then, the Neo-Classical understanding moved in the direction of aesthetics of antiquity, refusing these two aesthetic views. Expressionists presented an aesthetic understanding which was associated with emotional hysteric situations and where the observation of moods were taken as a reference. Thereafter, the one that is esthetic had a large scale, where it was sometimes associated with the one belonging to the nature and sometimes with anti-war propaganda posters, and established a connection with the observer through concepts, and an era where the goal is purely conceptual aesthetics and where the dichotomies of beautiful/ugly, esthetic/anti-aesthetic collapsed and became impossible began.