Kenti toplumsal yaşamın merkezi haline getiren modernizme başlangıç olarak Endüstri Devrimi'ni alabiliriz. Sanayileşme ve makineleşmenin beraberinde gelen sosyolojik, politik, ekonomik bunalımların yaşandığı bir ortamda filizlenen modern sanat hareketi kentsel bir olgu olarak görülmektedir. Bu dönemin sanatçısı hızla bir değişim içinde olan kent hayatı içinde “an”ı yakalama, yeni olanın peşinden koşma, özgün ve biricik olma gayesi ile düşünsel yanının da ağır bastığı yeni bir sanatçı kimliği ortaya koymuştur. Modernizm'de eşitlik, ilerleme, özgürlük kavramlarıyla beraber anılan kent olgusu zamanla özgürlük umutlarının mekanı olmaktan uzaklaşmıştır. Sosyal kuramcı David Harvey’in yaratıcı yıkıcılığın tarihsel mekanı olarak tanımladığı bu kent ortamlarının sanatçılar üzerinde yarattığı etki sanat tarihin baş yapıtlarını ortaya çıkarmıştır. İnsanları fiziksel olarak yaklaştıran kalabalıklaşma, ruhsal olarak birbirinden uzaklaştırırken, kent; meta odaklı yüzeysel ilişkilerin kurulduğu bir yaşam alanına dönüşmüş ve kentleşme doğadaki diğer canlıların yaşam alanları hunharca katletmiştir. Bu çalışmada ressamların özelinde sanatçıların dünyada ve Türkiye'de bu yaşam alınından nasıl etkilendikleri, kentlerin yaratıcı mı yoksa yıkıcı mı olduğu temel sorusunu irdelenecektir. Varılacak nokta sosyal kuramcı David Harvey tarafından çok güzel özetlenmiştir. “Kent; yaratıcı yıkıcılığın tarihsel mekanıdır.”
Industrial Revolution can be considered as the beginning of modernism, which made the city the center of social life. The modern art movement, which flourished in an environment of sociological, political and economic crises accompanying industrialization and mechanization, is seen as an urban phenomenon. The artist of this period represented a new artist identity with a dominant intellectual aspect, aiming to seize the "moment" in the rapidly changing urban life, go after what is new and to be unique and only. The concept of urbanization uttered together with the notions of equality, progress and freedom in modernism more and more no longer places that could satisfy the hopes of freedom. The urban environment defined as the historical site of creative destruction by Social Theorist David Harvey aroused the masterpiece of art history with the influence it has on artists. While the crowding that physically bringing people closer, spiritually moving away, the city; It has turned into a living space where commodity-oriented superficial relationships are established and urbanization has brutally slaughtered the living spaces of other creatures in nature. In this study, painters and artists in particular how they are affected life in this world and in Turkey taken from, or is the creator of the cities will be discussed fundamental questions as whether subversive. The point to be reached has been well summed up by the social theorist David Harvey. "City; it is the historical site of creative destruction.”