Simgecilik, yazarın daha soyut veya bilişsel bir şeyi ifade etmek için genellikle somut bir nesneyi, kelimeyi veya olayı kullandığı edebi bir tekniktir. Beckett’in tiyatro eserleri, dini, tarihi, varoluşsal inançları gösteren çok çeşitli göndermeler ve semboller sunmaktadır; böylece sesler, sessizlikler, mimikler, yarım kalmış bilgi, tekrar, minimalizm, silme ve tekerrürler bir uyum içinde birlikte çalışmaktadırlar; yorumlamalar için yollar açmaktadırlar. Bu araştırma, Endgame ve Waiting for Godot adlı oyunlardaki Samuel Beckett’in hapis, verimsizlik, kölelik, zaman ve dini bakış açıları ile ilgili sembolik kavramlara olan ilgisini göstermek için, Beckett’in tasvirlerinin, tekniklerinin, sunduğu yer ve zaman kurgusunun ve dil kullanımının nasıl sunulduğunu oyunlar arasında karşılaştırmalı bir yaklaşım benimseyerek keşfetmeyi amaçlamaktadır. Bu araştırmada bulgular, Beckett sahnesinin normal kahramanlarla distopik bir dünya sunduğunu göstermektedir. Beckett’in oyunlarının biçimi ve içeriği, isimler, diyaloglar, bedenler hepsi parçalanmış, bir parçası eksik kalmıştır. Bu eksiklik, kurgusal karakterleri ve olayları kurgusal olmayanlara bağlamaktadır. Yorum yapmaya davet etmek için, eleştiriler ve uyarılar, izleyicilere şeker kaplı haplar içinde sunulmaktadır.
Symbolism is a literary technique in which an author utilizes one thing—commonly a tangible object, word, or phenomenon—to signify something further abstract or cognitive. Samuel Beckett’s drama offers a wide variety of allusions and symbols that suggest religious, historical, existential beliefs; thus, voices, silences, gestures, chopped information, repetition, minimalism, omission, and reduplication work together in a harmony; opening up avenues for interpretations. This study attempts to explore how Samuel Beckett’s representations, techniques, setting, and use of language in his two plays, Endgame and Waiting for Godot, are utilized to reveal his interest in symbolic concepts that deal with imprisonment, sterility, slavery, time, and religious perspectives by adopting a comparative approach between these plays. The findings in this study suggest that the Beckettian stage presents a dystopian world with anti-heroes. The form and the content of the Beckettian drama, names, dialogues, bodies, are all chopped, missing a part. This imperfection connects the fictional characters and events to non-fictional ones. Criticism and warnings are delivered to the audience in sugar-coated pills, to evoke them contributing to the interpretation