BEYKOZ KASRI PEYZAJ TASARIMI

Author:

Year-Number: 2019-17
Yayımlanma Tarihi: null
Language : null
Konu :
Number of pages: 639-651
Mendeley EndNote Alıntı Yap

Abstract

Kasır, padişahlar için doğal açıdan zengin bir çevrede; kimi zaman şehir dışında, daha çok mesire yeri, hafta sonu ya da yakınında yer alan koruluklarda av amaçlı kullanılmak üzere inşa edilmiş küçük ölçekli ikamet birimleridir. Kasırlar mutlaka gerisinde ya da içinde bulunduğu alanda yer alan bir koruluk ile ilişkilendirilmiş özgün rekreatif açık alan kullanımlarına sahip yapılardır. Konumlandıkları alan genellikle doğal değerler açısından zengin bir çevre ya da hemen yakını olmaktadır. Ülke yaşam kültürünün ve tarihi kimliğinin izlerini taşıyan ve bugüne miras kalmış diğer birçok taşınmaz kültür varlığı gibi kasırlar da, süreç içinde yoğun kentsel yapılanma içinde özgün niteliklerini hızla yitirmektedirler. Tarihi süreç içinde farklı kullanımlara hizmet etmiş olan kasır yapıları, konumlandırıldıkları alanlar, yakın çevre özellikleri, sahip oldukları koruluklar ve bahçeleri ile Türk açık mekan kültürü ve bahçe sanatının özgün örnekleri arasında yer almaktadırlar. Beykoz Kasrı; özgün dönemsel mimari özellikleri, farklı kotlarda çözümlenmiş bahçe düzenlemeleri ile Türk bahçe sanatının ilginç örneklerinden biri olarak bugüne özgün kimliği çok zarar görmeden ulaşabilen nadir kasır yapılarından biridir. Beykoz ‘Mecidiye Kasrı’, İstanbul'un Beykoz İlçesi’nde İstanbul Boğazı’nı görecek biçimde konumlandırılmış bir kasır yapısı olup farklı seviyelerde tasarlanmış geniş bahçelere sahiptir. Kasır, Sultan Abdülmecid’e hediye edilmek üzere Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından; Nigoğos ve Sarkis Balyan’ın tasarımları doğrultusunda yaptırılmıştır. Kasrın yapımına 1855 yılında başlanmış ve on bir yıl sonra 1866 yılında tamamlanmış ve o sırada tahta geçen Sultan Abdülaziz’e armağan edilmiştir Beykoz Kasrı 70 dönümlük geniş bir arazi içinde manzaraya hakim bir tepe üzerinde yer almaktadır. Yüksek bir su basman üzerine inşa edilen yapı 2 katlı ve kagirdir. 1997 yılında TBMM Milli Saraylar’a devredilen Beykoz Kasrı’nda, 2005 yılında kapsamlı bir restorasyon çalışması başlatılmış ve bu çalışmalar 2011 yılında tamamlanmıştır. 2017 yılında ise kasırın müze olarak açılışı yapılmıştır. Makale kapsamında; Beykoz Kasrı’nın tarihi süreç içindeki gelişimi, plan ve cephe özellikleri, bitkisel peyzaj tasarımı değerlendirilerek elde edilen bu bulgular doğrultusunda, Beykoz Kasrı peyzaj tasarımı öneri projesi geliştirilmiştir. Bu makale ile restorasyon ve rahabilitasyon çalışmalarını bütünleyici nitelikte bir yaklaşım olarak Beykoz Kasrı ve bahçeleri tasarımı ile sadece Osmanlı döneminde görülen bu yapı grubu ile kültürel kimliğine vurgu yapılarak özgün kimliğinin korunması ve sürdürülebilirliğine ilişkin bilinç geliştirilmesi hedeflenmiştir. Kültürel ve rekreatif anlamda bir kasır yapısı olarak çevresel özelliklerini büyük ölçüde koruyabilmiş olan Beykoz Kasrı’nın bu niteliği vurgulanmış ve ulusal kimliğin bir bileşeni ve Osmanlı kültürünün bir yansıması olarak bu tür tarihi ve kültürel değerlerin güncel tasarım çalışmalarında kullanım ve değerlendirilme olanakları tartışılmıştır.

Keywords

Abstract

Pavilion can be described as small-scale residential units, built for being used while hunting in coppice forest as a recreation area within a naturally enriched environment, sometimes located in out of the town. The pavilions are structures with authentic recreative open areas, correlated with a coppice forest behind it or in which it is located in all conscience. The area where it is located is usually a naturally enriched environment or somewhere in the immediate vicinity of the same. Like many immovable cultural assets, inherited to our generation, bearing the traces of our national culture and history, the pavilions lose their authentic characteristics within the intense urbanization. Serving for various manners of use in the historical process, the pavilion structures are recognized within the unique examples of Turkish open-space culture and garden art with their locations, immediate vicinities, along with the coppice forests and gardens they have. Beykoz Pavilion is one of the rare pavilion structures reaching to date without being exposed to damages in terms of its authentic identity, as one of the interesting examples of Turkish garden art with the architectural characteristics of its period, garden arranging on various elevations. Beykoz “Mecidiye Pavilion” is a pavilion structure placed in a manner seeing the Bosphorus in İstanbul – Beykoz, which owns wide gardens designed in various levels. The pavilion was built for Sultan Abdulmecid as a gift by Kavalali Mehmet Ali Pasha, in line with the designs of Nigoğos and Sarkis Balyan. The building process of the pavilion was started in 1855, which was completed after eleven years in 1866, and presented as a gift to Sultan Abdulaziz, inheriting the throne. Beykoz Pavilion is located on a hill, having a wide view over a 70-decares land. Built over a high sub-basement, the structure is two-storied and masonry. Handed over to TBMM (Grand National Assembly of Turkey) National Palaces Department in 1997, Beykoz Pavilion was subjected to a comprehensive restoration in 2005, and the restoration process was completed in 2011. The pavilion was opened to the public as a museum in 2017. Within the scope of this article, the development in the historical process, plans, frontage characteristics, vegetative landscape design was analyzed, and in line with the obtained findings, a landscape design project offer was designed for Beykoz Pavilion. The objective of this article is to raise awareness on the protection and sustainability of the unique identities of this structure group, examples of which can only be seen from the Ottoman Period, by focusing on the cultural identity based on the design of Beykoz Pavilion and its gardens within an integrative approach on restoration and rehabilitation works. This characteristic of Beykoz Pavilion, substantially conserving its environmental specifications, as a cultural and recreative pavilion structure, was highlighted, as well as discussing the use and utilization opportunities of such historical and cultural values in up-to-date design studies, as a reflection of the Ottoman Culture and the component of a national identity.

Keywords